Bize, Hepimize

2025: Başak ve Balık Kavuşumu – İmkânsız Gerçek

Birbirinin zıttı olmak aynı zamanda birbirinin tamamlayıcısı olmaktır.

Hepinizin kulağına bir şekilde değmiştir, son yıllarda Başak – Balık çizgisinde dönüşüm yaşıyoruz. Bir yanımız toprağa köklenmek, ait olmak ve güvende kalmak istiyor… Öteki yanımız su gibi akışta olmak ve zamanın bilinmezlerini deneyimlemek… Bu yılın bize yapmaya çalıştığı şey, bu iki küreyi bir bütün haline getirmek. Elbette kolay değil. Haritasında balık burcu yerleşimleri olan fakat aynı zamanda başak burcu olan biri olarak, tüm bunlar beni balık ve başak simgeleri üzerine düşündürdü.

Başak, sabit, hareket etmiyor. Kökleriyle topraktan besleniyor. Gökyüzünden gelen güneşi alıyor ama toprağın altındaki düzenle yaşıyor. Düzenli ve yapısı belli. Duruşu, şekli, formu net… Bir sistem içinde büyüyor ve bir döngü içinde hasat ediliyor. Üretimin sembolü olarak görülüyor. Çünkü insan emeğinin ve planlamanın bir sonucu olarak verimlilik vaat ediyor. Sorusu: Nasıl?

Balık, suyun içinde ve sürekli hareket halinde. Sabit kalmıyor, akıyor ve yüzüyor. Suyun akışına göre yön değiştiriyor. Dışarıdan müdahale edilmesi zor çünkü formu kaygısız… Suyun içinde bulunduğu anın koşuluna göre form ve hareket kazanıyor. Belirli bir döngüsü, sistemi ya da sırası yok. Görünse de görünmese de var… Tam da bu yüzden varoluşun devamlılığını, akışı ve ruhu simgeliyor. Derinlik açısından bakıldığında bilinçdışını, yani görünmeyeni temsil ediyor. Sorusu: Neden? 

İşte bu yıl evren bizden bu iki soruyu birleştirmemizi istiyor:

Neden varım? 

Varlığımı nasıl ortaya koyarım?

Bu yıl evren bizden köklerimizle hareket etmemizi,  yalnızca değişime sabitlenmemizi, düzenin içindeki kaosu ve kaos içindeki düzeni kabul etmemizi, balık gibi kontrol edilemez ve başak gibi somut bir varoluş sergilememizi istiyor. Bu yüzden bizim dışımızdaki tüm halkalarda; ilişkilerde, ailede ve dünyada eş zamanlı olarak yüzlerce şey/yıkım gerçekleşiyor. Başak olup bitenleri kontrol etme, düzenleme ve güvende kalma arzusuyla ayaklanırken; Balık olup bitenleri anlama, akışta iyi hissedebilme ve kendine izin verebilme konusunda harekete geçiyor. 

Şimdi bir anlığına iç gözleme geçin ve olan son şeylerden biriyle ilgili nasıl tepkiler verdiğinizi düşünün. 

Hangisi sizi içine çekti? Köklenme ihtiyacı mı akışta olma huzuru mu?

Cevap hangisi olursa olsun, ister Başak baskın çıksın ister Balık, zaman tamamlan diyor.

Bu kavuşmayı şöyle hayal edebilirsiniz:

Deniz kenarındasınız ama ayaklarınız toprağa temas ediyor. Bu yılın, yani sert bir kayanın üzerinde oturuyorsunuz. Yanınızda kendiniz… Bir yanınız o eli tutmak istiyor, somut olarak dokunmak, sıcaklığını hissetmek, dokusunu anlamak istiyor… Diğer yanınız ise o elin enerjisini, siz de uyandıracağı titreşimi, ruhunuzda tetikleyeceği tüm noktaları merak ediyor… Bu iki arzu birleştiğinde o eli tutuyorsunuz. Zıt gibi, imkânsız gibi görünen her şey bir’leşiyor.

İşte şimdi bunu yaşıyorsunuz. Dilerim zamanın yönlendirdiği şekilde, içinizdeki Başak ve Balığı dünyadan uzak bir yerde buluşturursunuz. 

Hayata ve ruha katkı olsun.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer