Bize, HepimizeFarkındalık

Bunu Kutlamak İçin Zaman Ayır

Dün Instagram’dan bir bildirim geldi: Şu videon şu kadar kişi tarafından görüntülendi, bunu kutlamak için zaman ayır.

Bir şeyleri kutlamak için zaman ayırmak ve bunu Instagram tarafından duymak çok çelişkili hissettirdi. Çünkü bu çağın altyazısında, hepimizin meşguliyetleri var ve sosyal medya bir kaçış alanı. Çoğunlukla vizyonumuzu sergilediğimiz bir alan; yani şu anda olduğumuz kişiyi değil, dönüşmek istediğimiz versiyonumuzu yansıtıyor. Hepimizin haritasında başarı ve verimlilik kavramları büyük bir yer kaplıyor. Durmayı başaramadığımız bu kaosta sosyal medya, “minicik bir adımı kutlamak için durmamız gerektiğini” fısıldayınca insan sahiden duraksıyor.

Gerçekte her gün kendimizi kutlamak için zaman yaratabiliriz. Aslında her gün, kutlanmaya değer olanı keşfedebiliriz. Bu eylem, kutlama kriterlerimizi Kaf dağının kurgu tepelerinden alır, kendi varlığımıza indirger. Her gün kutlayabileceğimiz onlarca şey olduğunu fark ederiz, ki bu insani olandır… Bence bu bize kul olduğumuzu, sınırlarımızı hatırlatan andır.

Kutlama kriterlerimizi öyle noktalara çekmişiz ki artık yerini biz bile hatırlamıyoruz. Günlük yaşamın içinde sürdürdüğümüz hiçbir mucizeyi kutlamıyoruz. İlla yeni bir şey başarılmış olmalı, kutlama ruhunu uyandırmak için. Şimdi bir haftayı daha sonlandıran pazar gününde size şunu sormak istiyorum: Bugün minicik, doğal, olağan bir şeyi kutlamaya zaman ayıracak olsaydınız bu ne olurdu?

Bu soruyu kendime sorduğumda, “sorumluluklarımı sürdürebilmek” cevabını aldım. Çünkü özellikle son bir yıldır, anne kimliğimin baskınlığıyla kronik yorgunluk yaşıyorum. Annelikten bana kalan zamanlarda; çalışıyor, üretiyor, yazıyor, yaşıyorum. Dolayısıyla annelik gövdeme bağlı olan bir sürü dal, yaprak ve çiçek var. Bir çocuğun fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak sağlıklı olmasını, keyifli olmasını sağlamak, dünyayı keşfetmesine olanak tanımak, bir evin bana iyi hissettirecek şekilde düzenini kurmak, zihnimi ve evimi temiz tutmak, keyifle beslenmek, kendimi beslemek için okumak, kendime her anlamda iyi gelmeye çalışmak, kriz çözmek, her gün doğada vakit geçirmek, her gün yazmak ya da yazdırmak, insan tasarımı anlatmak, yayına kitap hazırlamak, her an yeniden başlamak ve daha yüzlerce şey… Tüm bunları her gün sürdürebiliyorum. Aksamalar olur, ama gayretteyim. Bu yüzden her şeyden önce sürdürülebilirliği kutluyorum. Çünkü tüm bunlara ömür yatırımı yapıyorum. Her gün ortaya koyduğum, alışverişte bulunduğum şey benim ömrüm.

Instagram haklı; kutlamak, bir zaman ayırma meselesi. Hedefin sonundaki parlak bir an değil, sürecin içindeki küçük bir nefes. Artık bir şeyi tamamlama ve yeni bir şeye başlamanın simgesi değil, devam ettirebilmenin farkındalığı. Çünkü sürdürebilmek, görünmez bir kahramanlık.

Sizin kutlama tanımınız nedir? Çok büyük bir şey olmadıkça, bir dönüm noktası yaratmadıkça kutlamayı hak ediyor musunuz? Yalnızca yılbaşında değil, çok zor bir günü atlattığınızda da takvim değişiyor; gün biterken nefes alıp 10’dan geriye doğru sayıyor musunuz? Sadece doğum gününüzde değil, kendinizi yürüyüş yapmaya ikna edip açık havaya çıktığınızda da yeniden doğmuş gibi hissediyorsunuz; kendiniz için bir mum üflüyor musunuz?

Belki de bugün kutlanacak şey, sadece hâlâ burada oluşumuz. Hâlâ deniyor oluşumuz. Yorulsak da, eksik kalsak da, insan kalıyor oluşumuz. Ve belki de Instagram’ın o bildiriminde bir hakikat gizli: Her gün bir şeyleri kutlamak için zaman ayırabiliriz. Bir anı, bir nefesi, bir bakışı, bir fark edişi. Çünkü hayat, aslında kutlamayı bekleyen küçük bir mucizeler zinciri.

Paylaşmak ister misiniz?

İPEK SÖZEN

Evrenime hoş geldiniz. Hayatta hepimizin kullandığı bir ortak noktamız var: Sözcükler. Ölümsüzlüğün icadı. Ruhlarımızın tarihini, evrenin kalbinde saklayan sihir. Bir ağacın yeşiline takılan nefes. Henüz yaşanmamış/solunmamış bir tarihin ayak sesleri. Arayışın ‘Daima!’ diye bağıran izleri...

Diğer