ONLUK – Tekabülden Tekâmüle

Onluk Kitap

Bir ömür, deneyim dediğimiz kavramı anlamak için yeterli mi?

Her şey bu soruyla başladı.

Hepimiz bir ömre doğuyoruz, “Bir tane hayatım var” bilgisiyle büyütüyoruz, otuzlarımıza geldiğimizde bir de ne görelim: Sanki sırada bekleyen yüzlerce hayatımız varmış gibi birbirinin aynı olan günler ve dertler yaşıyoruz. Özgünleşeceğimiz yerde kalıplaşmış ezberleri sıralıyoruz.

Gerçekleşeceğimiz yerde filtrelerin ardında kendimize bile yalan söylüyoruz.

Özgürleşeceğimiz yerde yalnızca tepki veren, etkisiz bireylere dönüşüyoruz.

Sahip olduğumuz tek yaşam, bizi bu dünyaya kim ve ne olmak için getirdi?

Beni bilenler bilir, yazdığım her şeyin sonunda, her eğitimin, mailin, konuşmanın son cümlesinde “Hayata ve ruha katkı olsun.” derim. Bu adına ben dediğim yapının varoluş sloganı.

Peki şu an içinde bulunduğumuz yaşamlar hayata ve ruha katkı mı sahiden?

Yaşanabilecek sonsuz olasılık var. Yaşamlarımızın her anında farklı deneyimlere açılan onlarca kapı var. Şayet hepsini deneyimlemek, tüm kapıları açmak, tüm koridorlardan geçmek mümkün olsaydı, işte o zaman tekâmül gerçek olurdu. Yani insan tamamlanırdı.

İşte Onluk bu fikirle yazıldı. On ömür yaşamış biri, son ömrünün son dakikalarında yaşadığı her şeyi hatırlıyor. Deneyim dediğimiz şey, gerçek anlamıyla zihnine iniyor. Sonsuz bir duygu düşünce zincirinin veri tabanı saniyeler içinde yükleniyor. İnsan olmak bu kadar basit ve bu kadar karmaşık bir şey işte.

Onluk; tüm karanlıkların, yasların, kayıpların insanı bütün kılmak için ortaya çıkmış bir deneyim olduğunu hatırlatmak için yazıldı. Dilerim öyle olsun.

Hep söylediğim gibi, hayata ve ruha katkı olsun.

“On yaşam. Birilerinin canı cananı olmuş sekiz farklı insan, bir bitki biri hayvan. Yaşamla temas edebilmek için giyip çıkardığım on beden. On tohum, on büyüme, on ölüm. Her seferinde başka merkezleriyle dolup taştığım on ilahi tasarım. Ekseninde soluk alıp verdiğim on evren. On ben. Birlikteyiz şimdi. Bir hastane odasının camından göğe bakıyoruz. Kuş sesleri işitir gibi oluyorum. Hangi ömrümün tatlı hatırası bu… Kuşlar bu dünyadan göçeli çok oldu. Bir gün insanın da nesli tükenecek mi acaba? Tüm canlar tekâmüle yaklaştığında… Mümkün.”

Diğer